Bu sitede yer alan eserler 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu 14, 15, 16, 17 ve internet ortamında yayın yapma ile ilgili diğer maddeler kapsamında korunmaktadır. İnternet ortamında umuma arz tarihi; 17-04-2018, Eser Sahibi; Prof. Dr. Atilla Soykan, Doç. Dr. Psk. Çiğdem Soykan, Dr. Psk. Filiz Özekin Üncüer.  Eser sahibinin yazılı izni olmadan bir kısmı veya tamamı çoğaltılamaz, yayınlanamaz, eğitim ve benzeri amaçlarla ve diğer amaçlarla kullanılamaz. Mevzuat için http://www.telifhaklari.gov.tr/Genel-Sorular linkini inceleyebilirsiniz.

Ana Sayfa

Bilişsel Davranışçı Teori ve Terapi; Genel Bilgiler

Prof. Dr. Atilla Soykan, Dr. Psk. Filiz Özekin Üncüer; M+ Psikoterapi: 05067644000

 

Davranışçı Teori ve Terapiler

Davranışçı teoriler, insanın, yeme, ilgi-sıcaklık, gibi ‘iyi hissettiren’ ve duygusal-fiziksel acıdan kaçınmasını sağlayan, ‘kötü hissetmesini engelleyen’ yanıtları tercih ettiğini, bunların ortaya çıkma olasılığını yükselten davranışları tekrarlama eğiliminde olduğunu ileri sürer. Kişi, bir uyaranla karşılaştığında, bir yanıt verir; hem uyaran, hem de yanıt istenen sonuç açısından değerlendirilir ve öğrenme kurallarıyla, bu yanıtın sürdürülüp-sürdürülmeyeceğine karar verilir. Yani, öğrenme, insanı harekete geçiren iç ve dış uyaran ile ortaya çıkan yanıt-davranış arasında bağ kurma  işlemidir; amaç, uyaran karşısında istendik yönde sonuç oluşma olasılığı yüksek yanıtın ne olduğunu öngörülmesidir. Ortodoks davranış terapi ekolleri düşünceyi de bir davranış olarak kabul eder.

Oval: Uyaran Oval: Yanıt
 


                                                                                                                                                                                        

Dikdörtgen: Yuvarlatılmış Köşeler: -Klasik Şartlanma
-Operan Şartlanma
-Sosyal-gözlemleyerek öğrenme
 

 

 

 


Klasik şartlanma; Normal şartlarda doğal olarak ortaya çıkan bir tepkinin, bu tepkiyle pek de ilişkisi olmayan, başka bir uyaranla da ortaya çıkmasına yol açan öğrenme şeklidir.  Örneğin; Et köpekte salya salgısına neden olurken, et vermeden kısa bir süre önce zil çalınırsa, zamanla, zil sesinden sonra salya salgılama başlar-öğrenilir.

Edimsel şartlanma; Uyarana karşı verilen tepki-yanıt sonrasında karşılaşılan sonuç, benzer uyaranlara karşı benzer tepkinin verilip-verilmeyeceğini belirler. Birey, tepkisi karşılığında ödül elde ediyorsa (olumlu pekiştireç) veya uyarandan kaynaklanan sıkıntı azalıyorsa-kaçınabiliyorsa (olumsuz pekiştireç) aynı tepkiyi vermeye devam etmeyi öğrenir.  Birey, tepkisi karşılığında doğrudan ceza-kötü sonuç elde ediyorsa (olumlu cezalandırma) veya hoşuna giden bir uyararanı kaybediyorsa (olumsuz cezalandırma) aynı tepkiyi vermeyi bırakır.

Sosyal öğrenme; Birey, kendi denemeden, başkasının deneyiminden, onu gözleyerek ve modelleyerek, öğrenir ve gözlediğini kendi yanıt-tepki biçimine ekler. Öğrenilen yanıt, diğer kişinin klasik ve edimsel şartlanma kurallarına göre geliştirdiği bir yanıttır.

Psikolojik sorunlara yatkınlık oluşmasında, başlamasında, güçlenmesinde ve sürdürülmesinde her üç şartlanma türü de önemli rol oynar. Örneğin; panik bozukluğu olan bir kişide, fiziksel duyumlara karşı aşırı duyarlılık ve kaygı sosyal öğrenme ile aile fertlerinden; çay-kahve içtiğinde veya başka bir uyaranın hemen ardından panik atak geçirilmesi durumunda, panik atak ile bu uyaran arasında bağ kurulması klasik şartlanma; panik atak geçirme olasılığı olan bir eylemi yanında biri varken yaptığında atak gelmediğini gözler ve bu eylemi yanında biri varken yapma edimsel şartlanma ile açıklanabilir.

 

Davranışçı Terapide Kullanılan Bazı Teknikler

Davranışçı terapide öğrenme ilkeleri kullanılır; terapist yönlendirici ve aktiftir. Amaç, işlevsel davranışları güçlendirmek ve  işlevsel olmayan davranışları azaltmak, ortadan kaldırmaktır. Pek çok öğrenme ilkesi bir arada kullanılır. Davranışçı terapi teknikleri diğer terapi yaklaşımlarında da sıklıkla kullanılır.

Terapide olumlu-yararlı gelişimlerin pekiştirilmesi; Birey, terapi sırasında, kendisine yararlı olabilecek her hangi birşey yaptığında, bu pekiştirilir, üzerinde daha uzun konuşulur. Örneğin, amaca uygun yeni bir tepki-tutum-beceri denediğinde, ödevini yaptığında desteklenir; tersi durumlar çok uzun süre gündemlenmez.

Uyaran kontrolü; Uyaran ve dolayısıyla her tür tepki ortadan kaldırılır; birey, zamanla, oluşmuş şartlanmalarını kıran yeni öğrenmeler geliştirir. Örneğin; uyku bozukluğu olan bir bireyden, sadece çok uykusu geldiğinde yatağa gitmesi ve 5 dk içinde uyuyamaz ise kalkması istenebilir. Obezite probleminde ise, eve giren besininin tüketileceği varsayımıyla, yüksek kalorili besinlerin alışveriş listesinden çıkartılması-eve sokulmaması önerilebilir.

Sönme (extinction); Uyarana verilen yanıt artık pekiştireç özelliği göstermiyorsa, yani, olumlu sonuç elde edilemiyor veya uyaranın oluşturduğu sıkıntı azalmıyor, kaçınma gerçekleşmiyorsa, bu yanıt-davranış sönme eğilimi gösterir. Uyarana verilen yanıtın çeşitlendirilmesi, örneğin, biri konuştuğunda bazen ses tonuna, bazen söylediklerinin içeriğine göre yanıt oluşturulursa, orijinal şartlanmanın zayıfladığı, sönebildiği gözlenmektedir.

Olumlu davranışın genellenmesi; Bir uyarana amaca daha uygun farklı bir yanıt verme biçimi geliştirilirse, yeni yanıt, benzer uyaranlara karşı, artık, daha kolay gelişir. 

Sistematik duyarsızlaştırma; Hemen hemen tüm terapiler bir şekilde duyarsızlaşmaya neden olurlar. Bireye progresif kas gevşetme, hipnotik relaksasyon gibi güçlü gevşeme teknikleri ile kaygı-korku duygusunu kontrol etme becerisi öğretilir. Kaygı oluşturan durumların en güçlüden en hafife doğru sıralandığı bir listesi çıkartılır.  Kişi en hafif kaygı yaratan durumla, önce hipnotik yöntemlerle zihinde yüzleştirilir ve gevşeme teknikleri uygulanarak kaygısı azaltılır. Daha sonra bu yüzleşme-uyaran varlığında gevşeme becerisi, yine en hafif şeklinden başlanarak, gerçek hayattaki korkulan duruma aktarılır.

Yüzleşme; Kişi en şiddetli kaygı yaratan durumla, önce hipnotik yöntemlerle zihinde, daha sonra da günlük hayatta yüzleştirilir.  Bir kaç yüzleşme sonrasında  uyaranın oluşturduğu kaygı azalmaya başlar; 7-15 yüzleşmede sönme ortaya çıkar. Yüzleşme tekniğinin etkili olabilmesi için, yüzleşme, kaygı çok düşene kadar, hatta birey yüzleşmeden sıkılana kadar, sürdürülmelidir

Davranışçı terapide burada bahsedilmeyen başka teknikler de kullanılmaktadır.  Pek çok çalışma, hangi terapi tekniği kullanılırsa kullanılsın, davranışlarda değişim oluşmasının, hem belirtilerin kontrolünde hem de hastalık tekrarının önlenmesinde çok önemli rolü olduğunu göstermektedir.

 

Bilişsel Teori ve Terapiler

Bilişsel terapiler, problemlerin oluşumunda, dış etmenlere öncelik veren davranışçı terapinin aksine,  kişinin kendisi, diğerleri ve dünya-gelecek hakkında gerçekçi olmayan düşünce-yorumlarının etkili olduğunu ileri sürer. Terapist, hastasının kendi algısı ve düşüncelerini inceleyerek, yeni ve daha gerçekçi yorumlar oluşturmasına yardım eder.  Çoğu bilişsel terapide ortak olan kavramlar otomatik/alternatif düşünce-iç konuşma, işlevsel olmayan şema ve temel inançlar, ve veri analizi-düşünce hataları kavramlarıdır.

 

Genel Hatlarıyla Bilişsel Teori

Erken Dönem-Çocukluk Yaşantıları:

Arkadaşlar tarafından aşağılanmak, dışlanmak

              şiddet görmek

                                                                      indir (1)                     Durum/Olay

             Temel İnanç:                                                           Karşılaşılan durumlar tehlikeli

       Diğerleri beni incitebilir                                                        Diğerlerinin sözleri/bakışları

       Dünya tehlikeli bir yerdir                                                       eleştirel ve tehditkar algılanır

       Ben işe yaramaz ve değersiz biriyim                                          

       Diğerlerini sürekli memnun etmeliyim ki

        beni sevsinler ve incitmesinler

Davranış: Pasif, diğerlerinin isteklerine göre davranmak,

                                                                                           Konuşmaktan, göz temasından kaçınmak,

                                                                         Duygu: Kaygılı, depresif, düşük öz-güven

                                                                         Otomatik Düşünce: “İncinebilirim”; “Bu tehlikeli bir durum”

                                                                                                              “Zarar göreceğim”; “İşe yaramaz ve aptalım”

                                                                                                               “Kimse beni sevmiyor”

                          

 

Otomatik düşünceler; Düşünceler, etrafımızda olup bitenleri yorumlayıp değerlendirmemize ve karşılaştığınız durumları anlamamıza yardımcı olan ve bir uyaran-olay-durumla karşılaştığımızda, otomatik olarak ortaya çıkan, kendi bakış açımıza göre yaptığımız yorumlardır. Yani, ürettiğimiz düşünceler bir gerçekliği ifade etmezler; karşılaştığımız durum hakkındaki bizim yorumlarımızdır; gerçekçi olabilirler , kısmen gerçekçi olabilirler veya gerçekçi değillerdir. İnsanlarda, ilginç bir şekilde, kendi düşüncelerini gerçekçi kabul etme, inanma eğilimi vardır. Oysa, her zaman gerçekçi yorum yapamayabiliriz !!

Oval: Duygu
Davranış
Oval: Durum/Olay
 

 

 

 

 

 


Yaşadığınız ya da fark ettiğiniz bir durum düşüncelerinizi tetiklerken; düşüncelerle birlikte duyguları, kalıplaşmış davranışsal ve fiziksel tepkileri de tetikler. 

DÜŞÜNCE

DUYGU

Her şey çok umutsuz, kimse beni sevmiyor, değersizim, başarısızım, hiç bir şey değişmeyecek        

Depresif, Çökkün                           

Tehlikedeyim, bu durumla baş edemeyeceğim

Kaygı, Korku                                           

Bu durumu hak etmiyorum, buna daha fazla dayanamayacağım

Öfke, Engellenmişlik                                   

 

Olumsuz Otomatik Düşüncelerin Özellikleri;

·        Bir kaç anahtar kelime, görüntü, fiziksel hissiyat, herhangi bir anı, hayal edilen bir ses şeklinde olabilirler. Refleks gibi ortaya çıkarlar, otomatiktirler. Olaydan sonra hemen zihninizin içinde beliriverirler.

·        Mantık süzgecinden geçirilerek oluşturulmamışlardır. Gerçekçi olmadıklarında bile gerçekçi, mantıklı, ‘doğru’ gibi görünürler, inandırıcıdırlar, değişime ve sorgulanmaya dirençlidirler.

·        Size aittirler, sizin geçmişinizi, temel inançlarınızı yansıtırlar. Bir kişinin çoğunlukla aynı kelimelerle olmasa da aynı temalarda otomatik düşünceleri vardır. Örn; değersiz biri olduğu; başarısız biri olduğu, çözüm üretemeyeceği, çaresiz-dayanıksız olduğu, gibi temalar sıktır.

·        Sürekli tekrarlarlar; her tekrarda daha inandırıcı gelirler; inandığınız oranda hissettiğiniz duygunun şiddeti artar; duygu şiddeti artıkça değiştirilmeleri zorlaşır.

·        Otomatik düşünceleri çağıramazsınız veya geri gönderemezsiniz; öte yandan, gerçekçiliklerini sorgulayabilirsiniz.

 

Otomatik düşünceler ve Alternatif Düşünceler; Alternatif düşünce, ‘o olay/durum ile ilgili olarak aklımıza başka hangi düşünceler gelebilirdi ?’, sorusunun karşılığında ortaya çıkan, yeni düşünce-fikir-yorumlardır. İlk başlarda genellikle inandırıcı gelmezler;  ancak, kişi. SAVUNMA AVUKATI gibi, ısrarla bu yeni fikirleri savunmaya devam eder ve bu yeni fikirlerden biri daha gerçekçi ise inandırıcı gelmeye başlayabilir.

 

 OTOMATİK (D1) VE ALTERNATİF DÜŞÜNCE (D2, D3..) / İnanma derecesi

DUYGU / Şiddeti - Davranış

D1= Adam hasta ruhlu herhalde.. Köpeğe eziyet ediyor (% 70)

 Öfke (% 95), Korna çalma

D2= Köpek başka köpeklerle kavga etmesin diye çekiyor (% 40)

 Merak (% 50),  Tepki vermem                                  

D3= Adam ya köpeğe eziyet ediyor ya da benim görmediğim bir nedenle köpeği ordan hızlıca götürmek istiyor (% 90)

Biraz öfke ve merak (% 30), Bişey yapmam

 

Olumsuz Otomatik Düşüncelere karşı Alternatif Düşünce Oluşturma Taktikleri;

·        Düşüncem bir gerçeği mi yoksa sadece aklıma o anda ilk gelen bir fikri mi yansıtıyor?

·        Duruma farklı bir açıdan bakabilir miyim?

·        Bir arkadaşım olsa o nasıl tepki verirdi? Arkadaşıma sorsam bu durumla ilgili ne söylerdi? Duruma nasıl bir anlam yüklerdi?( değer verdiğiniz birini aynı durumu yaşarken hayal etmek faydalı olacaktır)

·        Bir başkası aynı durumda olsa ona nasıl bir tavsiye verirdim?

·        Bu durumun şu an bu şekilde yorumluyorum; farklı bir zamanda ve farklı bir ruh halinde olsam, aynı mı yorumlardım?

·        Bu durumun benim için anlamı ne/Duruma bir anlam yüklediğim için bu düşünce geldi?

·        Dışardan bir gözlemci olarak olaya baksaydım olay nasıl görülürdü? Olayın anlamı o zaman ne olurdu?

·        Bu düşüncenin doğru olduğunu destekleyen kanıtlarım neler?

·        Bu düşüncenin doğru olmadığını gösteren kanıtlarım neler?(kısmen ya da tamamen)

·        Daha gerçekçi/dengeli bakış açısı ne olurdu ?

·        Otomatik düşünceyi savunan zihin kısmımızı SAVCI kabul edersek, düşüncenin tersini söyeleyen kısmı AVUKAT, tüm verileri değerlendiren kısmı ise HAKİM gibi düşünebiliriz.

 

Hem bilişsel hem de davranışçı terapi ve teknikleri diğer terapilerle birlikte kullanılmaya uygun yaklaşımlardır. Son kuşak terapilerden olan Bilişsel Davranışçı Hipnoterapi bu tür bir entegrasyonun sonunda ortaya çıkmıştır.